TelevizyonGazetesi.com / Detay – Kızılcık Şerbeti dizisi ilk başladığı dönemde hem oyuncular hem de yapımcı Faruk Turgut’un sözlerine bakanlar iki farklı dünyanın insanlarının aslında birbirlerinden farklı gibi gözükmelerine rağmen, aynı değer yargılarına sahip olduklarını ortaya koymak olarak ifade edilmişti.
Yani hem muhafazakar hem de seküler aileler aslında farklı yaşamlarının içinde aynı değerleri taşıyorlar. Sadece görüntüde yaşamları farklı ama benzer duyguları ve değerleri taşıyorlar… İşte bu fikir üzerinden ilerleyen ve farklı kültürlerdeki ailelerin birbirleri ile çok iyi bir uyum yakalayabileceğini, birbirlerini anlayabileceğini ortaya çıkartmaya çalışan Kızılcık Şerbeti dizisinde artık bu hedeften uzaklaşılmakta olduğunu görmekteyiz.
İkinci sezona başlayan Kızılcık Şerbeti dizisinin hikayesinde artık kadın-erkek ilişkileri daha da çok öne çıkıyor. Kıvılcım ve Ömer’in ilişkisinin yanı sıra, Doğa ile Fatih ilişkisi ve Nursema ile Umut ilişkisi dizinin ana konuları haline geldi.
Bir diğer yanda Abdullah bey nedeniyle Alev ve Pembe’nin karşı karşıya gelmesi de dizinin hikayesinde kadın çekişmesinin de zirveye çıkmasına neden oldu.
İlk başlarda kültürel ayrılıkların o kadar da ayrı olmayabileceği tezi üzerinden yazılan senaryo, artık iyi reytinglerin sürmesi için kadın-erkek ilişkilerine ve aşkın gücüne teslim oldu.
Televizyon eleştirmeni Sina Koloğlu da sosyal medyadaki değerlendirmesinde bu noktaya dikkat çekiyor.
Sina Koloğlu diyor ki, “Dizinin ilk sezon ‘farklı yaşamlar da bir araya gelebilir’ tezi yavaş yavaş yerini ‘o kadar da değile’ bırakıyor gibi. Umut’un kısa aralıklarla yapılan ‘bira içeceğim’ muhabbetinden sonra eve çakır keyif gelmesi ve Nursema’nın ‘fena alkol kokuyor’ diyerek salona gidip uyuması, yeni dönemin ayak sesleri.”
Görüldüğü üzere başlangıç amacından uzaklaşan ve muhafazakar ile seküler ailelerin bir arada yaşayabilecekleri üzerine kurulan hikaye düzeni artık ortadan kayboluyor.