Cumhuriyet Halk Partisi’nin 7. genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 14-28 Mayıs seçimlerinin ardından partisinin kurultayında düzenlenen seçimle göreve veda etti. Siyaseti bırakıp başkentte Atatürk Mahallesi’ndeki ofisine çekilen Kemal Kılıçdaroğlu merak edilen son günlerini Sözcü’den Saygı Öztürk’e anlattı. Kılıçdaroğlu bir yandan sosyal bilimcilerle yoğun temaslarını sürdürürken siyasetçilerle de görüşmeyi kesmiş değil. “Sıcak siyasetin içinde sorgulamalar ve konulara derinlemesine inilmesi pek mümkün olmuyordu. Oysa bu tür görüşmeler son derece önemli. Hele vakit yönünden bir sıkıntınız yoksa” diyen Kılıçdaroğlu şunları anlattı:
“CHP’Lİ OLMAYAN SİYASETÇİLERDEN DE GELENLER VAR”
“Aslında günlerim yoğun geçiyor. Sosyolog ve felsefecilerin bir araya gelmesi, üzerinde durdukları konular çok ilgi çekici. Bunların arasına tarihçi de olunca sohbet çok anlamlı ve derin oluyor. Konuşulan konulardan birisi ‘orta sınıf’ idi. Bu, siyasette konuştuğumuz konuları daha da derinleştiriyor. 6 Aralık’ta yine ofiste bir araya gelip sohbetimizi sürdüreceğiz. Daha sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden bir grup öğretim üyesiyle bir araya geleceğiz. Onlarla diğer ülkelerde ve Türkiye’deki durumu, gelişmeleri konuşacağız. Kuşkusuz bunlar son derece yararlı görüşmeler. Eski ve halen kamuda çalışan bürokratlardan, eski ve halen siyasette olan isimlerden gelenler oluyor. Bunlar yalnız CHP’li değil, farklı siyasi partilerden de var. Konumuz hep ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntılardan nasıl kurtarılabileceğine ilişkin oluyor.”
“İNSANLAR YOKSULLUKLARINI ARTIK KADER OLARAK GÖRÜYOR”
“Türkiye’de çok ciddi bir yoksullaşma var. Orta gelir grubu toplumda ahlak ve adalet anlayışı konusunda en duyarlı kesimdir. Ama orta gelir grubu azalıyor, toplumda çürüme derinleşiyor. Toplumda çürüme ve ahlak çöküntüsü, adında Adalet ve Kalkınma olan bir siyasi parti döneminde daha da artmış durumda. Gidiş iyi bir gidiş değil. Üstelik bunlar her şeyi ‘din adına’ yaptıklarını söylüyorlar. İnsanlar artık yoksul olmalarını kader olarak görüyor. O yüzden hakkını aramıyor, sorgulamıyor. Bir tarafta ahlak çöküntüsü, adalet duygusunun yok edilmesi, yoksullaşma yaşanıyor. Ama bir tarafta buna neden olanlardan kendisini niçin yoksullaştırdığını, adalet duygusunun neden ortadan kalktığını, neden bu durumlara düştüğünü sormuyor, sorgulamıyor. Yoksullaşmasını, ahlaki çöküntüyü bile Allah’ın takdiri olarak görüyor.”