Uluslararası Risk Analiz Dergisi’nin geçtiğimiz günlerde yer verdiği bir araştırmada dünyanın olası küresel felaketlerde en şanslı konumda olan ülkeleri sıralandı. Araştırmada felaketlerin türlerine göre hangi ülkelerin daha avantajlı olduğu detaylarıyla anlatıldı. İklim değişikliği, doğal felaketler, salgın hastalıklar bütün dünyada alarm zillerini çaldırırken bazı zenginlerin yer altında sığınaklar kazdığı yönündeki haberler bütün dünyada kaygıları artırıyor. Kültür Antropoloğu Dr. İlker Çayla ve Arkeolog Özlem Ertan insanlığı etkisi altına alan ‘kıyamet korkusu’nun tarihsel kaynaklarını anlatıyor.
NÜKLEER KIŞ KORKUSU
Uluslararası Risk Analiz Dergisi’nin araştırması felaket olaylarından “sağ çıkılabilecek” en iyi yerler arasında İzlanda, Solomon Adaları ve Vanuatu gibi ada ülkelerinin olduğunu kaydediyor. Bu ülkeler, nükleer savaş, süper yanardağ patlaması veya asteroit çarpması gibi yıkıcı olayların neden olduğu felaketlerde şanslı bir konumda bulunuyor. Güneş ışığının ani azalması durumunda hayatta kalmak ve nüfuslarını sürdürmek için en iyi donanıma sahip ülkelerin de ada ülkeleri olduğu belirtiliyor.
38 ADA ÜLKESİ ŞANSLI
Araştırmada muhtemel felaketler şöyle ifade ediliyor: “Nükleer bir kışın; gıda arzı üzerindeki etkileri nedeniyle milyonlarca kişinin ölmesi de dahil olmak üzere korkunç yansımaları olacak. Atmosfere yükselerek dünyanın yüzeyini kaplayacak muazzam büyüklükte duman ve toz ortaya çıkacak. Araştırmacılar, 38 ada ülkesini kıyamet sonrası dünyada hayatta kalmak için 13 özelliğe göre değerlendirdi. Bu özellikler arasında gıda üretimi, enerjide kendi kendine yeterlilik ve sağlık güvenliği yer alıyor.”
GÜNEŞ IŞIĞININ ANİ AZALMASI
Avustralya, gıda tedariki ve altyapı nedeniyle listenin başında yer alıyor. Yeni Zelanda, nükleer silahlardan arınmış statüsü ve aşırı sıcaklık değişikliklerinden korunmaya yardımcı olacak şekilde okyanusa yakınlığı nedeniyle güçlü bir konumda gösteriliyor. Araştırmada, “Avustralya’nın gıda tedarik alanı çok büyük ve on milyonlarca fazladan insanı besleme potansiyeline sahip. Kaliteli altyapı, büyük enerji fazlası, dünyadaki ikinci en geniş sağlık hizmetleri açısından analizimize göre en yüksek güvenliği sahip kıta konumunda” deniliyor.
NÜKLEER KIYAMETE YAKINIZ
Kültür Antropoloğu Dr. İlker Çayla tarihte her yüzyıl başında siyasi belirsizliklerin bir tür kıyamet korkusu ile birleşerek toplumları etkisi altına aldığını söyledi. Tarihte din kökenli kıyamet korkusunun dünyayı felakete sürükleyebilecek olayların birer ‘alamet’ olarak görülmesine yol açtığını belirten Dr. Çayla şunları kaydetti: “Tarihte savaşlar, işgaller, zalim krallar, Tanrı tarafından verilen bir ceza, kıyameti hazırlayan alamet olarak görülüyordu. Savaşların getirdiği yıkım kıyametten ayrı düşünülmüyordu. Bugün dini niteliğini kaybetse de savaş yine bir kıyamet alameti olarak görülüyor. Çünkü büyük güçlerin nükleer düellosunun kıyamet anlamına geleceğini herkes biliyor.”
YENİ ‘KIYAMET’ BELİRTİLERİ
Dr. Çayla şunları kaydetti: “Yakın zamanda yaşadığımız pandemi kısıtlamaları insanların günlük hayatını köklü bir şekilde değiştirdi. Yani kıyametin bir versiyonunu herkes günlük hayatında deneyimledi. Bu deneyimin kıyamet korkusunu beslediğini, aktüel bir tehlike olarak insanların zihnine yerleştirdiğini görüyoruz. Yine dijital teknolojilerin aniden yok olması ihtimali ya da bu teknolojilerin hacklenerek silaha dönüşmesi yeni bir kıyamet korkusu olarak hayatımıza girdi.”
KORKUNUN ADI ESKATOLOJİ
Arkeolog ve yazar Özlem Ertan da, “son” anlamına gelen bir teoloji terimi olan ‘eskatoloji’nin kıyamet korkusunu tarif ettiğini belirterek, dinsel kültüre yerleşen bu duygunun güçlenerek devam ettiğini söyledi. Özlem Ertan, “Pagan inanışlarında mutlak son yoktur. Kıyamet anlayışı Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’e özgüdür. Sümerlerde ortaya çıkan ve pek çok toplumda görülen tufan mitlerini böyle ele alabiliriz” dedi.
ertan.altan@haberglobal.com.tr
Kaynak: Web Özel