Özgür Özel canlı yayında açıkladı! Cezaevinde ziyaret edip bunu söylemiş: ‘Çok yakında serbest kalırsın’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sözcü TV’de Uğur Dündar’ın gündeme dair sorularını yanıtladı. “Seneye buraya geldiğimde girdiğimiz ilk seçimden de 1’inci çıkmış bir genel başkan olarak gelmeyi umuyorum, sözünü veriyorum” diyen Özel, Dilruba Kayserioğlu’nun bir programda yanına oturmasıyla ilgili “Yanlış oldu” yorumunu yaptı.

Özgür Özel’in açıklamasından satır başları:

“DOĞRU YÖNTEMLE DOĞRU ADAYLAR BELİRLEDİK”

“Bir yıl içinde en hoşunuza giden neydi derseniz; bütün herkese en keyif veren şey şuydu; büyük bir başarının geldiğini gördük. Değişim ile beraber seçmen toparlandı, sandığa yüzünü döndü. Sandıktan umutlandı, başarıya inandı ve o inanmayla bu sefer biz de üç altın kuralı uyguladık. Gençlere güvendik, kadınlara güvendik, bilime güvendik. Doğru yöntemle doğru adaylar belirledik. Biraz seçmenin gönlünde artık istirahat etmesi istenen arkadaşlarımıza istirahat verdik. Beklemesi gerekenleri beklemeye aldık. Ama seçmenin memnun olduklarına da başımız gözümüz üstünde büyük bir memnuniyetle adaylaştırdık. Bu birlik ve bütünlük halinde yürüdük.

Ekran görüntüsü 2024-11-06 210532

“İLK SEÇİMDEN DE 1’İNCİ ÇIKACAĞIZ”

Seneye buraya geldiğimde girdiğimiz ilk seçimden de 1’inci çıkmış bir genel başkan olarak gelmeyi umuyorum, sözünü veriyorum. Hatay’a o kadar çok titizlendik ki, o kadar çok aman hata yapmayalım dedik ki. Bu noktada o doğru adayı belirleme noktasında da, Hatay’ın duygularını anlama, doğru işleri yapma konusunda eksik kaldık. Hatay’ı süreci doğru yürütemediğimiz için kaybettik. İki bin oyla kaybedildi, kaybedilmedi. Elindeki belediyeyi tamam hile oldu, itirazlarımız kabul edilmedi, vali il başkanı gibiydi falan mazereti yok. Hatay’ı kaybetmeyeceksin bu büyük üzüntüm.

“ÇOK YAKINDA SERBEST KALIRSIN”

Dilruba kardeşimiz yaptığı bir sokak röportajından içeri girdi. Ben kendisini cezaevinde ziyaret ettim. Ona ‘Çok yakında serbest kalırsın’ dedim. Dilruba ile ilgili sözlerimin arkasındayım ama sözlerimi öyle çarpıttılar ve öyle bir yerlere gitti ki, AK Partili seçmenlerin kalbinin kırıldığını görüyorum, onlar hakkını helal etsinler diye başla dedim. O da çok uygun karşılamıştı. O aslında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bir şeydi. Gencecik bir kadını şeytanlaştırdılar. Saatler sonra serbest kaldı. Yatırı olamayan bir suç, ana muhalefet lideri de gidince serbest bırakıldı. Bu işin doğru tarafı. O gün fuar açılışı var konuşma yapacağım. Bir baktım yanımda boş bir koltuk, size bir sürpriz var dediler. Dilruba, geldi ve oturdu. AK Parti’ye hareket ettiği düşünülen birisinin protokole oturması ve sözlerini düzeltmeden oturması yanlış oldu. Gönül kırdı.

“YUMUŞAMA DİYE BİR ŞEYİ ASLA KABUL ETMEM”

Biz santim santim ölçtürüyoruz her şeyi. Bir kere bir şeyin eleştirilmesi için öyle bir şeyin olması lazım. Yumuşama diye bir şeyi asla kabul etmem, kim kime yumuşamış? Tayyip Bey iki kere denedi o lafı kullanmayı, öyle bir şey bekliyorlarsa çok beklerler. Normalleşmenin isim babası benim. Ben 31 Aralık günü Erdoğan beni genel başkan seçildiğimde aramadığı için, Sayın Bahçeli aramıştı, oyu bizden daha düşük olan bütün partileri aradım; bir tek Erdoğan’ı aramadım. Partisinin beni arayan en üst yetkilisi olan Grup Başkanı’nı aradım, ‘Partililerinizin yeni yılını kutluyorum’ diye. 31 Mart’ta 1’inci parti olduk. Artık 1’inci partiye düşer, Nisan ayının başında bayramda Erdoğan dahil bütün liderleri aradım. Kin gütmek bana düşmez. Bunu da Sayın Erdoğan’a telefonda söyledim, ‘Bana düşerdi, ben aradım. Uygun görürseniz bir randevu talep ederek, Çankaya Köşkü’nde, Meclis’te ya da partinizde sizi ziyaret etmek isterim’ dedim. Kendileri bana bir randevu vereceklerini söylediler, bir ziyarete gittim. Sonra da iade-i ziyaret yaptılar.

Bana gazeteciler sorduğunda ‘Normali bu, normalleşiyoruz. Çünkü ülkenin 1’inci partisi diğer partilerin liderleriyle bayramlaşma, şehit cenazesi gibi acının en yüksek olduğu yerde bir taziye vermekten kaçamaz, kaçmamalı. Normali bu’ dedim. Nerede yumuşamışız, nerede yapmamız gerekenden bir adım eksik atmışız?

KAYYUM ATAMALARI

Kayyum meselesi çok ciddi bir mesele. Birincisi Türkiye demokrasisini 80 yıl geriye götüren bir şey. Türkiye 80 yıldır belediyeye başkanlarını insanların seçtiği, verdikleri oylar ile şehirleri kimin yöneteceğine kara verdiği bir ülkeyken ve bu CHP’nin çok partili rejime geçmesi ile birlikte yarışla olurken, hiçbir dönemde kimse böyle bir şey cüret etmemişken, tenezzül etmemişken bu iktidar kazanamadığı belediyeleri kayyum ile ele almaktadır. Kendisine oy vermeyen Kürt seçmeni cezalandırmak.

ESENYURT BELEDİYESİNE KAYYUM ATAMASI: ‘ÜÇ BÜYÜK YALAN VAR’

Bir kere normalde belediye başkanının bir suçu olursa, suçu kesinleştiğinde düşüyor zaten. O zaman da belediye meclisinden seçiliyor. Ama bir kanun hükmünde kararnameyle bunu eğer suçlama terörse yargılama beklenmeden, yani suçlandığı anda kayyum atıyor. Belki beraat edecek? Mahkemenin kararını beklemeden kayyım atıyor.

Onun yerine de belediye meclis üyelerinin içinden seçmek yerine onlara ‘siz de hepiniz teröristsiniz’ diyor ve beş kişilik kurul atıyor. Bugün Esenyurt’ta yapılan bu. Ahmet Özer’in yerine üç büyük yalanla kayyum atandı. Esas şey şu; Esenyurt’ta ‘Neden CHP’nin adayına oy verdiniz’ diye Kürtlere kızıyorlar, hatta iddialar var yalanlar var… Üç büyük yalan var; ‘Ahmet Özer DEM’lidir’ yalanı; 10 yıldır üye Ahmet Özer. ‘Remzi Kartal ile görüştü’ diyorlar; iddiası var, kanıtı yok. Ne günü var ne saati. Üçüncü büyük yalan; hesabına kaynağı belirsiz para geliyor, yatan para kızının kira bedeli. Şimdi bu kişiye kayyum atadılar.

“İBB’YE KAYYUM ATAMALARINI TAVSİYE ETMEM”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) kayyum atamalarını hiç tavsiye etmem. Bizler bu konuda ne yapacağımızı çalıştık uzun uzun. Ne yapacağımızla ilgili ilk dakikadan itibaren parti ne yapacak, il ne yapacak, diğer iller ne yapacak, İBB ne yapacak, Ekrem Bey ne yapacak? gün gün, dakika dakika, 4 hafta kadar seri toplantılar yaparak çalıştık duruyor. Biz bunun gerçekleşmesini olası ve olanaklı görmüyoruz.

Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmak istiyorsa bu işlere kalkışır, valla kendi bile anlamaz nasıl desteğe dönüştüğünü, çığ gibi büyüdüğünü bu işlerin. Biliyor olması lazım, kendi aldı bu desteği.

“BAHÇELİ’NİN ÖCALAN ÇAĞRISI SAMİMİ DEĞİL”

Bu işin iyi niyetle, samimi yapılmadığına çok eminim. Zaten ağzından baklayı artık çıkardı Sayın Bahçeli, ‘Abdullah Öcalan gelsin, kürsüden konuşsun ve örgüt silah bıraksın, kendi de umut hakkından yararlansın’ diyor. Bir kere o kısmında hukuki bir sorun var, yani umut hakkından yararlanmadan çıkıp oraya gelemez. Bir affa uğraması lazım, o öyle bir şey değil. Umut hakkıyla ilgili meseleyi de tersinden kuruyor, sanki işime gelirse umut hakkından yararlansın falan. Bir kere bu iş en olmayacak lafı en başta söylemek samimi ve çözüm alıcı bir süreç tarif etmekten çok uzak. Biz CHP olarak, ‘Meclis’te olmalı, bütün partilerin katılımına açık olmalı, samimi olmalı, şeffaf olmalı ve toplumsal mutabakatla olmalı’ dedik. Bizim kırmızı çizgimiz toplumsal mutabakattır ve şehit ailelerinin, gazilerinin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir şeyin içinde olmayız.”

Önceki İçerik Sonraki İçerik

Yorum yapın