Festivalin son durağı olan Hatay’da, çocuk oyunu ve konserin ardından 2024 yılının son etkinliği olarak sahnelenen kantat, antik Yunan mitolojisinde geçen ünlü bir aşk hikayesini konu alıyor.
Bestesi George Friderich Handel’e ait kantatın rejisinde Doğan Çelik yer alırken dekor tasarımını Efter Tunç, kostüm tasarımını Gazal Erten, ışık tasarımını Taner Aydın, koreografisini ise Çiğdem Erkaya Öztürk yaptı.
Gösteri öncesi basın mensuplarına açıklamada bulunan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Tan Sağtürk, Türkiye’de bir sanat akımı başladığını belirterek, “Sosyal medya üzerinden gelen direkt mesajları okuduğumda, yaklaşık 5 bin mesajdan bin tanesi ‘Tarih yazıyorsunuz.’, bini ‘Devrim yapıyorsunuz.’, 3 bini ise ‘Bilet bulamıyoruz.’ diyor. Bu mesajlara bir kere daha teşekkür edelim ama biz işimizi yapıyoruz.” dedi.
“ÇOCUKLUK HAYALİMİ GERÇEKLEŞTİRİYOR GİBİ HİSSEDİYORUM”
Sağtürk, festivali açık denizlere açılmak olarak değerlendirerek, şunları kaydetti:
“Gemimiz limandaydı. Halatları söktük ve içini mümkün olduğu kadar tamir ettik. Değerli sanatçılarımız ve müthiş teknik ekibimizle açık sulara açıldık. Şu anda onu hissediyoruz. Geldiğimiz açık sular mesela Hatay, Şırnak. Erzincan, Osmaniye. Bunun dışında sadece biz değil Devlet Tiyatroları, güzel sanatlar da var. Onlar da ellerinden geleni yapıyor. Ülkemizin her anında olduğu gibi zor zamanda da bu motivasyonu halkımızla buluşturmak adına bir yol güzergahı üzerindeyiz.”
Festivalin gelecek yıl 18 ile daha gideceğini aktaran Sağtürk, “Çoğunda ben bizzat bulunmaya çalışacağım. Çünkü çocukluk hayalimi gerçekleştiriyor gibi hissediyorum. ‘Keşke bütün Anadolu sanatla buluşsa.’ derdik. Bunu yapabilen bütün genel müdürlerimize teşekkür ediyorum. Onların koyduğu tuğlaların üzerine bir tuğla daha inşa ederek ancak yükseğe çıkabilirdik. Onlar bir seviyeye getirmişti. Biz onun üzerine bir tuğla daha koyduk ve işte Anadolu festivalimiz gerçekleşti.” diye konuştu.
“SALONUN O RUHU KULİSLERE KADAR YANSIDI”
Gösteride “Apollo” rolünü üstlenen sanatçı Nejat Işık Belen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sahneye çıkmayı beklerken salondan gelen sesleri duydukça heyecanlandıklarını söyleyerek, “Salonun o ruhu kulise yansıdı. Çok büyük bir mutluluk ve çok farklı bir heyecan yaşadık. Atatürk Kültür Merkezi’nde, büyük salonlarda sahneye çıkıyoruz fakat böylesine rafine bir eserle Hatay’da, deprem sonrasında yer almak çok büyük mutluluktu. Umarım dinleyen misafirlerimiz de bizim kadar keyif almıştır.” ifadelerini kullandı.
Belen, sanatla buluştukça, çok sesliliğin artacağını kaydederek, şunları aktardı:
“Çok sesliliğin sadece bir gürültü değil, bir uyum içinde olduğunu anlatmamız, duymamız gerekiyor. Birlikte bir şeyleri daha kuvvetli ve güzel yapabildiğimizi düşünüyorum. Klasik müziğinin farklı nedenlerle de olsa ulaşamadığı yerlerde temsiller vermek, sahneye çıkmak, baleyi, operayı, özellikle barok müziği de götürmek önemli. Umarız bize imkan verirler ve daha büyük salonlarda daha klasik operaları görürüz.”
“Dafne” rolünü canlandıran Aslı Ayan, çok özel hissettiğini dile getirerek, “Birçok temsil yapıyor, birçok eserde görev alıyoruz ama bu bambaşkaydı. Henüz yaralar sarılmadı ama bir nebze olsun bizim de bir katkımız olduysa, o sıkıntıları unutturabildiysek ne mutlu. Daha çok olsun isteriz çünkü çok ilgili bir seyirciyle karşılaştık ve çok mutluluk vericiydi. Ben o enerjiyi sahnede hissettim.” değerlendirmesinde bulundu.
“BU BİR KIVILCIM”
İzleyicilerden akademisyen İbrahim Ertekin de böyle bir etkinlik düzenlendiği için teşekkür ederek, “Bu şartlarda böyle bir etkinliğe katılmak bizi psikolojik olarak biraz rahatlattı, mutlu olduk. Kalabalığı da görüyorsunuz yer bulmakta zorlanıyoruz. Zorla girdik içeriye diyebiliriz. Çocuklarımız da, biz de çok mutluyuz.” dedi.
İzleyiciler arasında yer alan İbrahim Kaşdaş ise şunları söyledi:
“Bu görüntüyü görmek bizi hem mutlu ediyor hem de bir yandan üzüyor. Malum yaşadığımız depremden sonra bu şehrin ciddi manada sanatsal etkinliklere ve büyük bir salona ihtiyacı var. Özellikle Hatay’da insanlar bunu çok özlemiş. Bu onun belirtisi. Dün bağıra çağıra herkes ‘İyi ki geldiniz.’ diyordu. Bence bu bir kıvılcım. Yani bir başlangıç atışı aslında.”
Gösteride Melis Böğrün ve Berkay Topcuoğlu da dansçı olarak yer aldı.
Festivalin 2025’te de Afyonkarahisar, Karabük, Tekirdağ, Edirne, Bilecik, Kütahya, Niğde, Osmaniye, Isparta, Uşak, Kars, Amasya ve Kültür Yolu Festivalleri kapsamında Nevşehir, Bursa, Manisa, Mardin, Kayseri, Malatya’da sanatseverlerle buluşması planlanıyor.