İstanbul’da bebekleri anlaşmalı oldukları hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve bebek ölümelerine neden olan Yenidoğan Çetesi davası herkesi dehşete düşürmüştü. Tüm Türkiye’nin yakından takip ettiği Yenidoğan Çetesi davasında 47 sanık hakim karşısına çıkarken; duruşma 5. günde devam ediyor. Sanıklar, mahkemede haklarındaki iddialara yanıt verirken; örgüt elebaşı Fırat Sarı da savunmasını yapmaya başladı.
HAYATA DAİR PEK UMUDUM KALMADI”
Rojda Altıntaş’ın aktardığına göre Sarı’nın savunmasında ilk sözleri şöyle oldu:
“Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek ve burada içtenlikle her şeyi anlatmak istedim. Hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı. Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye para kontrolleri olsun diye para alırdım.
“İNSANI VARLIK YAPAN NE KADAR DEĞER VARSA HEPSİ ÜZERİMDEN ALINDI”
1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım.”
ESENYURT’U KÖTÜLEDİ
Sarı ifadesine şöyle devam etti:
“Zorunlu hizmetimi Esenyurt Devlet Hastanesi’nde yaptım. Orası, bir hekimin günde 100’ün üzerinde hasta baktığı bir yer. Zorunlu hizmetten sonra 2018 yılında Reyap Hastanesi’nde işe başladım. Reyap Hastanesi’nde çalışınca Esenyurt Hastanesi’nde bir geçmişim vardı.
Esenyurt, İstanbul’un en büyük ilçesi. Orada çok fazla tıp merkezi var. Halkın sosyoekonomik seviyesi düşüktür. Mesela bir gebe, sadece doğum yapacağı zaman, suyu geldiğinde en yakın tıp merkezine gider. Doğum yapan bir annenin bebeğinin ne durumda olacağını kestiremezsiniz. Bebek kötü olunca da bir an önce sevk etmek isterler.”
SİSTEMİ KURMAYA NASIL KARAR VERDİ?
Sistemi kurmaya nasıl karar verdiğini anlatan Sarı, “Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi… Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.
Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı. Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama ‘yoğunuz’ diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.” dedi.
“SİSTEMİ BEN KURMADIM, ZATEN VARDI”
Böyle bir sistemin zaten var olduğunu söyleyen Sarı, “İstanbul’da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise ‘hizmet işbirliği sözleşmesi’ olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs., tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.” ifadelerini kullandı.
“SES KAYITLARINDA BAZI YERLER KESİLMİŞ”
Örgüt lideri Sarı, mahkemede ortaya çıkan ses kayıtlarına da tepki gösterdi. Sarı, “Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor… Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz. Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş.” dedi.
“CANİ OLSAM ÖLÜM ORANI DAHA YÜKSEK OLURDU”
Sarı savunmasına şöyle devam etti: “Benim ölüm oranım, Türkiye’deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu. Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargılandığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı’na ‘Yapmayın’ dedim.”