Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdür Yardımcısı Dr. Musavver Didem Cambaz, “5 Kasım Dünya Tsunami Farkındalık Günü” dolayısıyla Türkiye’deki riskli bölgeler ve yapılan çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Tsunaminin, deprem, yanardağ patlaması ve heyelan gibi afetler sonrası deniz tabanının ani şekilde yer değiştirip, deniz kütlesinin dalgalar yoluyla kıyıya vurmasıyla gerçekleştiğini belirten Cambaz, kaynaktan uzaklaştıkça deniz dalga yüksekliğinin artarak, kıyılarda büyük hasarlara yol açtığını ifade etti.
Japonya’da 11 Mart 2011’de 9,0 büyüklüğündeki depremde olduğu gibi tsunaminin en çok Pasifik Okyanusu’nda dalma ve batma bölgelerinde gözlendiğini aktaran Cambaz, 2004 yılında Sumatra’da 9,3 büyüklüğündeki depremin ardından oluşan tsunaminin farklı kıtalarda ve 11 ülkede depremi hisseden veya hissetmeyen yaklaşık 230 bin insanın ölümüne ve büyük hasara yol açtığını bildirdi.
Dr. Cambaz, depremlerin etkisinde bulunan, 8 bin 300 kilometrelik kıyı şeridine sahip Türkiye’nin de tsunamiden dolayı hasar almaya açık ve önlem alması gereken ülkeler arasında bulunduğunu dile getirdi.
“MARMARA DENİZİ’NDE 6 METRE MERTEBESİNDE DALGALAR SÖZ KONUSU”
Türkiye’de riskli bölgelerin fay hatlarıyla ilişkili olduğuna işaret eden Cambaz, “Kuzey Anadolu Fay Hattı’ndan dolayı Marmara Denizi, Doğu Anadolu Fay Hattı ve devamındaki Ölüdeniz Fayı ile Akdeniz Helenik Yayı’ndan dolayı da Ege ve Akdeniz’de oluşacak depremler sonucu tüm denizlerimizde tsunami meydana gelmesi bekleniyor. Tarihsel kayıtlara da baktığımızda etrafımızdaki denizlerde tsunami var. Girit’in batısında 365, Girit’in güneydoğusunda 1303 yıllarında meydana gelen büyük depremler sonrası tsunamiler yaşanmış. Bunun için de bir yerde deprem oluyorsa yine olacaktır. Tsunami olmuşsa yine tsunami beklenmelidir.” diye konuştu.
İstanbul için tsunami tehlikesine dikkati çeken Cambaz, şöyle devam etti:
“İstanbul için de tsunami beklediğimiz bir şey. Sadece depremden dolayı değil. Depremden sonra tetiklenebilecek deniz altı heyelanından dolayı İstanbul’da tsunami bekliyoruz. Burada yıkmaya çalıştığımız en büyük algı, tsunami dediğimiz zaman Japonya ya da Endonezya’daki gibi 20 metrelik dalgalar anlaşılıyor. Bizim burada 1509 ve 1894 depremlerinden sonra kayıtlara düştüğü gibi 6 metre mertebesinde dalgalar söz konusu. Bu da çok büyük bir yıkıma ve kaosa neden olabilir. Çünkü bizim deniz seviyesinde yerleşimlerimiz var”
Türkiye’de Harita Genel Müdürlüğünün 20, Kandilli Rasathanesinin 8 deniz seviyesi gözlem istasyonu ile gelişmelerin takip edildiğini belirten Cambaz, Marmara Denizi’ne 20 yeni çok disiplinli deniz seviyesi gözlem istasyonu kurulmasının planlandığını dile getirdi.
Dr. Cambaz, deniz seviyesi gözlem istasyonlarıyla tsunami olup olmadığını, deniz seviyesindeki değişikliğin kaç metreye çıktığını ölçebildiklerinin altını çizerek, merkezlerinin 2017’de aldığı uluslararası akreditasyonla 13 ülkedeki toplam 21 abonesine 5,5 büyüklüğünün üzerindeki depremlerde bu tehlikeye dair bilgilendirme, gözlem ve uyarı mesajı yayınladığını ifade etti.
Dünyada çeşitli denizlerde erken uyarı sistemlerinin bulunduğunu belirten Cambaz, “Tsunami Servis Sağlayıcı” ve “Ulusal Tsunami Uyarı Merkezi” olarak 2012’den bugüne dek bağlı bulundukları Kuzey Doğu Atlantik, Akdeniz ve bağlantılı denizlerdeki gözlem alanları içerisinde 45 uyarı mesajı yayımladıklarını kaydetti.
Dr. Cambaz, Bodrum yakınlarında 2017’de Kos adasında ve 2020’de Ege Denizi’nde oluşan depremlerin tsunami konusunda farkındalık oluşmasına katkı sağladığını dile getirerek, “Hiç tsunami olmaz zannederken bu depremlerden sonra olabileceği ve birilerinin hayatını kaybedebileceği gündeme gelmiş oldu. Ege Denizi’nde 30 Ekim 2020’de meydana gelen depremde özellikle Seferihisar’da tsunami çok etkili oldu ve Sığacık’ta 1 kişi hayatını kaybetti ve önemli bir hasar da oldu.” ifadelerini kullandı.
1999’daki Marmara Depremi sonrasında da tsunaminin yaşandığını aktaran Cambaz, depremin yıkıcılığının yanında bunun ikincil bir afet olarak kaldığını belirtti.
“DEPREMDEN FARKLI OLARAK TSUNAMİ İÇİN ÖNLEM ALINABİLİR”
Deprem olduktan sonra denize yakın bir yerde olanların buradan uzaklaşması gerektiğini bildiren Dr. Musavver Didem Cambaz, şunları söyledi:
“Deniz seviyesinin 2-3 metre mertebesinde yükselmesini azımsamamak gerekiyor. Yarım metre, 1 metre de olsa insanlar ‘Ben yüzerim’ diye düşünüyor ama 30 santimetrenin üzerindeki su dalgası sizi sürükleyebilme özelliğine sahip. Onun dışında, taşıdığı, sürüklediği cisimlerin size çarpması travma da yaratabilir. Bu durumda hiçbir şey yapamazsınız. Tsunamiye depremden farklı olarak önlem alınabilir. Deprem olduğunda siz bunu duyuyorsanız, bu sizin en büyük alarmınızdır.”
Birleşmiş Milletlerin 2015 yılı sonunda 5 Kasım’ı “Dünya Tsunami Farkındalık Günü” ilan ettiğini aktaran Cambaz, 2016’dan itibaren Kandilli Rasathanesinin de ülkede farkındalık oluşturulması için çok çeşitli çalışmalar yürüttüğünü ifade etti.
Dr. Cambaz, tsunami tehlikesine karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile ODTÜ’nün tahliye haritaları oluşturduğunu belirterek, hangi kıyıda deniz seviyesinin kaç metreye kadar yükseleceğine yönelik ve tahliye panoları gibi alanlarda çalışmalar yapıldığından bahsetti.
İstanbul Tsunami Eylem Planı’na göre “tsunami tahliye yolları”, “tsunami güvenli alan” ve “tsunami bilgilendirme” panolarının yerleştirildiğini kaydeden Cambaz, vatandaşların yaşadıkları bölgedeki tsunami tehlikesi hakkında bilgi sahibi olmasının ve aile bireyleri ile acil durum eylem planı hazırlamasının çok önemli olduğunu sözlerine ekledi.
AA