Suriye’nin doğu ve kuzeyinde küresel aktörler eliyle kurdurulmaya çalışılan PKK terör devleti ve bu doğrultuda yapılacak 11 Haziran korsan seçimine dönük tepkiler sürüyor. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, “Türkiye, güney sınırlarının hemen ötesinde, Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bölücü örgütün ‘teröristan’ kurmasına asla izin vermeyecektir. Harekete geçmekten çekinmeyiz” ifadelerini kullanmıştı.
Müstafi Amiral Cihat Yaycı Türkiye Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, “Bu seçim Türkiye’yi askerî ve siyasi açıdan kuşatma stratejisinin son adımıdır” diyerek şu ifadeleri kullandı;
‘SÜLEYMAN ŞAH’ VURGUSU
O bölgeye kapsamlı bir askerî harekât yapmak artık zaruret oldu. Uluslararası sözleşmeler bize bu hakkı tanıyor. Aynı girişimleri 2018’de Zeytin Dalı ve 2019’da Barış Pınarı Harekâtları ile engelledik. Yine engelleriz. Bu seçim kumpasını boşa çıkaracak en önemli hamle ise zaten Türk toprağı olan ve bölünen toprakların tam merkezinde yer alan Süleyman Şah’a geri dönmek olur. Gözümüzün önünde PKK/YPG devletleşirken, top atışlarıyla bu sürecin durdurulamayacağı aşikâr. Irak’ın kuzeyine nasıl uçak, helikopter ve SİHA ile giriyorsak Suriye’nin kuzeyine de girmeliyiz.
“BU BÖLGE BİZE SURİYE İÇLERİNE GİRME HAKKI TANIYOR”
Bu korsan devlet tezgâhını dağıtmaya dönük en önemli gerekçelerimizden birisi hâlihazırda Türk toprağı niteliği taşıyan 10 dönümlük Karakozak Süleyman Şah Türbe sahasıdır. Bu durum bize başlı başına Suriye içlerine girme hakkı tanıyor. Hâlihazırda bu bölgeye yakın Menbiç, Ayn İsa, Tel Abyat, Resülayn gibi yakın noktalarda Suriye Millî Ordusu ile birlikte askerî gücümüz mevcut.
“TARİHİ BİR FIRSAT VAR ÖNÜMÜZDE”
DEAŞ saldırıları sebebiyle 2015 yılında Süleyman Şah’ın naaşının âdeta kaçırılarak Türkiye sınırına sıfır noktaya taşınması bir hata idi. Bu hatadan bir an önce dönmek ve oynanan oyunu bozmak için tarihi bir fırsat var önümüzde. Her ne kadar o gün terk etsek de Karakozak, vatan toprağıdır. Lozan ve Ankara Antlaşmalarının hükmü açık. Hiçbir devletin, işgal edilmiş toprağını geri alması engellenemez.
“22 ŞEHRİMİZİ İÇERSİNE ALAN…”
BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) olarak açıklanan bölgenin yeniden dizayn projesinin aslında BOP görünümlü BİP (Büyük İsrail Projesi) olduğuna dikkat çeken İstanbul Topkapı Üniversitesi Öğretim Üyesi Yaycı, Sevr Anlaşması’nda yer alan haritanın da ‘Büyük İsrail’i sembolize ettiğini savundu. Yaycı “Halkımız şunu çok iyi bilsin ki; Anadolu, bu projede en kritik hedef coğrafyadır. Hem de 22 şehrimizi içerisine alan bu planın bize bakan yanı da günü ve saati geldiğinde tatbik aşamasına geçirilecek” diye konuştu.
“4 ÜLKE SURİYE’Yİ PAYLAŞIYOR”
Yaycı, sözlerinin devamında şunları aktardı;
“Malum ‘arzımevut’ yani ‘vadedilmiş topraklar’ Nil Nehri ile Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan topraklardır. İsrail’in vadedilmiş topraklar safsatasına alan açan ülkeler ise her ne kadar perde önünde karşıt gibi gözükse de, İran-İsrail-ABD ve Rusya’dır. İsrail’e Suriye’nin hava sahasını açan Rusya ve ülkeyi siyasi, asker istikrarsızlık batağına iten İran bu stratejik müttefikliğin en önemli taraflarıdır. Hatta İran’ın kuruluş kodlarında İsrail ile stratejik müttefik olma gerçekliği yatmaktadır. ABD, İsrail, İran, Rusya çok özel bir strateji ile Suriye’yi paylaşıyorlar.”
“REİSİ’NİN ÖLÜMÜ TÜRKİYE’Yİ YAKINDAN İLGİLENDİRİYOR”
Türkiye’yi enerji, ticaret ve güvenlik alanında dünyanın en kilit aktörleri boyutuna çıkaran küresel gelişmelerin emperyal kaygı sebebi hâline geldiğini kaydeden Cihat Yaycı, İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümüne de dikkati çekti: İran’daki şüpheli kaza ve Reisi’nin ölümü ile yeni bir belirsizlik dönemi başladı. Bu ölüm aylardır yürütülen Türkiye-İran-Azerbaycan ilişkilerini yakından ilgilendiriyor.
“BU İKİ YOL MUTLAKA BİRLEŞMELİ”
Elbette bu noktada Zengezur ve Kalkınma Yolu Projeleri ile PKK sorunu başat unsurlardı. Bu denkleme Körfez, Suriye ve Irak gibi sıkıntılı coğrafyaları da dâhil etmek lazım. Kaza ile birlikte ortaya belirsiz bir tablo çıktı. Hatta teorik planda aks değişti. Zengezur ve Kalkınma Yolu, haricî odakları korkuttu. Bu iki yol mutlaka birleşmeli. Sudani’nin de açıkladığı gibi İran, Körfez, Türkiye, Irak ve bütün Türk Devletleri için bu koridorlar hayati önem taşıyor. Böyle dev bir hamleyi engelleme girişimlerinin olmaması imkânsızdı. Reisi olayını da bu kapsamda değerlendiriyorum.
11 HAZİRAN’DAKİ SÖZDE SEÇİMLER
Suriye iç savaş dönemini fırsata çevirerek kurduğu kantonlarla ülkeyi bölme hedefini açık eden Suriye PKK’sı PYD, bir dizi tabela kamuflajları eşliğinde İran, Avrupa, ABD ve Rusya’nın desteğini aldı. 11 Haziran seçimleri, PKK federal devletinin ilanı anlamını taşıyor.
Bu sözde partiler PYD-PKK tarafından yönetiliyor. “Daha İyi Hizmet için Hep Birlikte İttifakı” çatısı altında ise beş parti bulunuyor. İttifakta Demokratik Yeşiller Partisi, Kürdistan Çağdaşlık Hareketi, Kürdistan Kardeşlik Partisi (PBK), Suriye Kürt Demokrat Sol Partisi ve Kürdistan Emekçiler Birliği yer alıyor.
Bu partilerin yanı sıra Suriye Ulusal Demokratik İttifak Partisi, Ulusal Kalkınma ve Demokratik Değişim Partisi ve Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi seçime katılacak diğer partiler arasında yer alıyor. Cihat Yaycı Paşa, seçimi Büyük İsrail’in zemini olarak tanımlıyor ve “PKK/YPG’nin kuzeyden güneye inerek, İsrail’in de ABD kontrolündeki bölgeye ulaşması durumunda İsrail ve PKK/YPG birleşir ve böyle bir durumda da İsrail Türkiye’ye komşu olur” diyor.